Bu hikayeyi okuduğumda çok hoşuma gitmişti 😊 Meraklı genç, bir ağacın dallarında bulduğu kelebek kozasını inceliyordu. Kozanın içinde kelebek olmayı bekleyen bir tırtıl vardı, ama kozadan çıkma zamanı gelmemişti. O günden sonra sık sık o ağacın dalındaki kozayı seyretmeye geldi. Bir gün yine kozayı incelerken, küçücük bir deliğin açıldığını gördü. Oturdu ve o delikten kozanın içindeki kelebeği izlemeye başladı. Kelebek, o minicik delikten çıkabilmek için saatlerce mücadele verdi. Ama sanki hiç ilerleme kaydetmemiş gibiydi. Adam, onun daha fazla ilerleyemeyeceğini ve delikten çıkamayacağını düşündü. Ve kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Bir makasla kozanın deliğini genişletti. Böylece kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat kelebeğin gövdesi şişmiş, kanatları da buruşuk haldeydi. Adam kelebeği seyretmeye devam etti. Kanatlarının hemen büyüyeceğini, bedeninin de normal boyuta ineceğini bekliyordu. Ama hiçbirisi olmadı! Kelebek, ömrünün geriye kalan kısmını o şişik bedenle ve buruşuk kanatlarla sürünerek geçirdi. Asla güzelim sanatlı nakışların bulunduğu kanatlarını açarak uçamadı. Adamın yersiz merhameti ve aceleciğiyle anlayamadığı şey şuydu: Kozanın minik hayvanı sımsıkı sarması ve onun o minik delikten çıkabilmek için uzun saatler çabalaması ilahi bir kanun gereğiydi. Çünkü ancak bu şekilde bedenindeki sıvı kanatlara doğru ilerliyor ve onun kanatlarını güçlendirerek uçmasına imkan tanıyordu… Hayattaki zorluklar ve sıkıntılar kelebeği sıkan koza gibidir. eğer karşımıza mücadele edeceğimiz hiçbir engel çıkmasaydı bu bizim kuvvetimizi ve azmimizi küçültürdü…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder